Aftan Yararlanayım Derken Hapis Cezası İle Karşılaşmayın

Torba Yasa olarak ifade edilen 6552 sayılı Yasanın 74’ üncü maddesi hükmü ile bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergisi mükelleflerine, 31/12/2013 tarihi itibarıyladüzenledikleri bilançolarında görülmekle birlikte işletmelerinde bulunmayan kasa mevcutları ve işletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısıyla (ödünç verme ve benzer nedenlerle ortaya çıkan) ortaklarından alacaklı bulunduğu tutarlar ile ortaklara borçlu bulunduğu tutarlar arasındaki net alacak tutarlarını kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü ayın sonuna kadar vergi dairelerine beyan etmek suretiyle kayıtlarını düzeltmeleri ve böylece kayıtlarını fiili duruma uygun hale getirmeleri imkanı verilmiştir.

hapis_cezasi

Ancak, çoğumuz biliyoruz ki, mükelleflerin bir kısmı işletmelerinde bulunmayan kasa mevcuduna ve ortaklarının şirkete olan borçlarına adat hesaplamak suretiyle vergi matrahlarını artırmamak için, bu tutarları başka hesaplara örneğin; “101 Alınan Çekler”, “120 Alıcılar”, “135 Personelden Alacaklar”, “136 Diğer Çeşitli Alacaklar”, “159 Verilen Sipariş Avansları”, “195 İş Avansları” gibi hesaplara kaydetmekteler.

Bu durumda olan mükellefler torba yasadan faydalanabilir mi?

Hayır. Düzenlemeden sadece 100 Kasa hesabında ve 131 Ortaklardan Alacaklar hesabında 31.12.2013 tarihli bilançosunda bakiye görülen mükellefler faydalanabilir. Ortaklardan alacaklar ise “net tutarları ile” (131-331) dikkate alınmalıdır.

Düzeltme beyannamesi verilerek beyanname ekindeki bilançoda yer alan hesaplar düzeltilmek suretiyle torba yasadan faydalanılabilir mi?

Hayır. Mükelleflerin kanuni süresinden sonra verdikleri düzeltme beyannamelerinin ekinde yer alan bilançoları dikkate alınmayacaktır.

Hal böyle olunca, bu durumda olan birçok mükellef ve bu mükelleflerin mali müşavirleri ve yeminli mali müşavirlerinin vergi idaresine müracaatta bulunmaya hazırlandıklarını, kendilerinin de torba yasadan faydalanmaları gerektiği şeklinde özelge talep etmeyi düşündüklerini duyuyorum.

Konuyu uzatmadan ilgili kanun maddesinden bahsedeceğim. Vergi Usul Kanunu’nun 359’uncu maddesi kaçakçılık suçlarını düzenlemektedir. Söz konusu maddenin “a/1” bendinde; “Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, …….. hakkında 18 aydan 3 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”  hükmü yer almaktadır.

100 ve 131 nolu hesaplarda görünmesi gereken tutarların vergi matrahını azaltmak üzere başka hesaplarda gösterilmesi “hesap ve muhasebe” hilesi olarak değerlendirilmeli midir?

Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 227’nci maddesine göre uygunluk denetiminden sorumlu olan mali müşavirler ve yeminli mali müşavirlerin durumu (YMM’ler 3568 sayılı Kanunun 12’nci maddesine göre aynı zamanda doğruluk denetimi de yapmak durumundadır.) anılan Kanunun 360’ıncı maddesinde belirtilen “suça iştirak” kapsamında ele alınmalı mıdır?

Hal böyle iken, bu durumda olan mükelleflerin ve onların mali müşavir ve yeminli mali müşavirlerinin vergi idaresine başvuruda bulunması ve özelge talep etmeye hazırlanması gerçekçi midir?

Konuyu değerlendirmelerinize sunuyorum.

Bazı hususlar vardır, vergi idaresi bakar ama görmek istemez. Bilir onun öyle olmayacağını ama sesini çıkarmaz. Ancak, birileri ille de gözüne sokmaya kalkarsa, vergi idaresine görmekten başka bir seçenek bırakmaz. Hatırlanacağı üzere, kısa bir süre önce, muhtemelen can sıkıntısından, boş durmayım bir özelge talep edeyim bari diyen bir mali müşavir, “acaba işyeri kira ödemelerinde banka dekontunun yanında tevsik edici belge olarak  ayrıca gider pusulası düzenlemeli miyim?” diye bir soru sormuş, Kocaeli Vergi Dairesi Başkanlığı ise cevaben “elbette düzenlenmek zorundadır.” mealinde  bir özelge vermiştir.

Özelge sadece talep eden kişiyi mi bağlar?

Söz konusu özelgeyle ilgili çok şey yazıldı çizildi. Şahsi görüşüm, özelgenin hatalı olduğu. İdarenin misyonu dokuz kağnı ot yoldurmak değildir, iki keçinin doymayacağı yerden. “Kolaylaştırınız,zorlaştırmayınız.” Kira sözleşmesi ve banka dekontunun olduğu yerde gider pusulasının tevsik edici hiçbir işlevi yoktur. Ama izah etmeye çalıştığım gibi, idarenin bu konuda görüş bildirme gibi bir derdi yoktu, ona güzel bir pas verildi, gol atmaktan başka seçenek bırakılmadı.

Ancak konu ile ilgili olarak, İSMMMO tarafından 21.10.2013 tarihinde Yahya Arıkan imzalı olarak yapılan açıklamanın, “Özelge, sadece özelgeyi talep eden kişiyi bağlar.” kısmını da hatalı buluyorum. Vergi Usul Kanununun 140’ıncı maddesi, 425 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ve 63 No.lu Vergi Usul Kanunu Sirkülerine bakıldığında neden hatalı bulduğum görülecektir.

Artık her özelge  aynı konuyla muhatap olan herkesi dolaylı olarakbağlayıcıdır!

Özetle, şayet örneğin “biz 100 Kasa hesabında görünmesi gereken tutarları dönem sonunda adat yapmamak için 136 no.lu hesaba attık, bu durumda kasa affından faydalanabilir miyiz?” şeklinde bir özelge talep ederseniz, idarenin vereceği cevap muhtemelen, “…Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, 31.12.2013 tarihli bilançonuzda görünmeyen tutarların düzeltme işleminin yasa kapsamında olmadığı, kanuni süresinden sonra düzeltme beyannamesi vererek beyanname ekinde yer alan bilançonun düzeltilmesinin durumunuzu değiştirmeyeceği, ayrıca bir hesapta yer alması gereken tutarların vergi matrahını azaltmak üzere kasten başka bir hesaba nakledilmesinin 213 sayılı VUK’un 359/a-1 maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği tabidir.” şeklinde olacaktır.

Bu durumda, olası bir vergi incelemesinde, verilen özelge inceleme elemanı ve rapor değerlendirme komisyonları nezdinde bağlayıcı olacaktır. Size de aftan yararlanmak bir yana, kayıtlarınızı eski haline getirme, adat hesaplama ve hesapladığınız matrah farkını vergi incelemesine başlanılmadan önce pişmanlıkla beyan etmekten başka seçenek kalmayacaktır.

 

Kaynak: mizanturk.com.tr

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir