Vergide makas daralıyor

Vergicilik ve muhasebe mesleğini icra edenler özellikle son 12 yılda yoğun bir mevzuat akışına şahit oldu. 2003 yılı başında mali idarenin dümenine geçenlerin, o güne kadar uygulamaya konulmayan sıra dışı diyebileceğimiz uygulamaları ile bugüne kadar gelindi. Öyle ki, meslek mensupları kanun, tebliğ, yönetmelik, sirküler, genelge gibi yasal düzenlemelerle neredeyse her ay bir koşuşturmanın içinde kaldı.

Peki neydi bu düzenlemeler? Kimden ne aldı kime ne verdi? Binlerce düzenleme yapılmış olmakla birlikte belli başlı uygulamaları sıralamaya çalışalım.

1-Tevkifat Müessesesi:
Çeşitli türleri olmakla birlikte tevkifat kelimesi sadece Gelir Vergisi -piyasa dili ile stopaj- için kullanılmak yerine artık Katma Değer Vergisi için de kullanılır hale geldi. Özel teşebbüs sahiplerince, bir kamu kurumu ya da iştirakine yapılan belli türdeki hizmet teslimlerinden doğan KDV, belli oranlarda hizmeti sunan adına hizmeti alan tarafından beyan ediliyor ve devlete ödeniyor. Artık hizmeti sunan tarafın KDV’nin tamamını beyan etmesi beklenmiyor ve bir kısmı hizmeti alan tarafından ödeniyor. Bir anlamda hizmeti sunan tarafa olan borçtan kesinti yapılıyor ve devlete ödeniyor.
Tevkifat deyince, genelde hizmet ifası gündeme gelse de tekstil işlerinde ve piyasa dili ile fason işlemlerde mal teslimi ve işçilikte KDV tevkifatına tabi olmak durumundadır. Mesela, mahalle aralarında sıkça rastladığımız ve içlerinde fatura düzenlemeyi dahi bilmeyen dostlarımızın olduğu atelye sahipleri, yaptıkları fason tanımlı işlerde tevkifatlı fatura düzenlemek zorundadır.
Tevkifat konusu başka bir husus ise iş gücü ve güvenlik hizmetleridir. Güvenlik hizmetlerinde getirilen sertifikasyon, beraberinde bir düzen sağlamış ve gelişmelere paralel olarak mali idare vergi yönünden de adımlar atmıştır. Örneğin bir güvenlik şirketinden personel hizmeti alan mükellef, %18 olan KDV tutarının 9/10 kısmını güvenlik şirketine ödemek yerine devlete ödemek zorundadır.
Bize göre KDV tevkifatının temel amacı, firmaların kağıt üstünde kardeş firmalar kurmalarının ve bunlar üzerinden grup şirketlerine işçilik hizmeti vermelerinin, dolayısı ile firmalar arası bir vergi ayarlaması yapılmasının önüne geçebilmektir. Tevkifat konusunu çok daha fazla detaylandırmak mümkün olmakla birlikte yazı alanımızın sınırlı olması nedeni ile burada konuyu noktalayalım.

2-Banka yolu ile ödeme zorunluluğu:
Personel maaşlarının resmi ve gayr-i resmi olarak ikiye ayrılması, işverenlerin daha az gelir vergisi ve SGK primi ödemek maksadı ile personelinin maaşını gerçekten daha düşük tutarlarda beyan etmesini önlemek için işçi ücretlerinin banka üzerinden ödenmesi zorunlu hale getirilmiştir. Öte yandan piyasada ‘’açıktan ödeme‘’ tabir edilen ve zamanla ‘’naylon fatura’’ olarak isimlendirilen sahte ve muhteviyatı itibari ile yanıltıcı belge kullanımını engellemek ve bu şekilde piyasada dolaşan belgelerin karşılığı olan ödemelerin ‘’el altından ödenip’’ gerçekte böyle bir ödeme olmamasına rağmen muhasebe hesaplarının ödeme ya da tahsilat yapılmış gibi kullanılmasının engellenmesi amacı ile 8.000,00 TL. ve üzeri fatura bedellerinin de banka üzerinden ödenmesi zorunlu hale getirilmiştir. Fakat, tapu işlemleri sırasında yapılan ödemeler, döviz bürolarında yapılan takaslar ve noter huzurunda yapılan devir/teslim bedelleri banka üzerinden ödenme zorunluluğuna tabi değildir. Özellikle kiracı ve mal sahibi ilişkilerinde banka yolunun kullanılmasını özellikle tavsiye ederiz.

3-Alış ve Satış bildirimleri (Ba-Bs Formları):
Alış ve satışların gerçekliğinin ve bunları tevsik edici belgelerin trafiğini görmek amacı ile aylık bazda bildirim zorunluluğu getirilmiştir. Buna göre A şirketinin B şirketine sattığı en az 5.000,00 TL. ve üzeri mal/hizmet bedeli aylık bildirimler halinde idareye beyan edilmek durumundadır. Böylece çapraz ve/veya karşılıklı olarak mutabakat sağlanıp sağlanmadığı araştırılmakta gerektiğinde mükellefe yazı gönderilerek, beyan edilen KDV’lerin detayı kontrol edilmektedir. Çünkü A Şirketinin beyan ettiği KDV, B Şirketinin vergiden indirdiği KDV’dir. Bu nedenle vergi yükümlülüğü bulunan vatandaşlarımızın alım satım evrakının ve içeriğinin sıhhatine azami dikkat göstermesi gerekmektedir.

4- Kesin Mizan Bildirimi:
Yüzlerce belki binlerce yeni düzenlemenin içinde belki de en çarpıcı olanı kesin mizan bildirimidir. Bir çok mükellefimizin bilmediği, bilse de meselenin nereye varabileceği konusunda yeterli bilgisinin olmadığı husus uygulamacılar için çok farklı anlamlar ifade etmektedir.
Artık;
-Kurumlar Vergisi Beyannamesi verilirken, beyanname ekinde hesaplarınızın icmalini gösteren yıl sonu kapanış mizanınızı da devlete ibraz etmek zorunda olduğunuzu,
-Mizanda yer alan hesap bakiyelerinin beyanname ekinde yer alan Gelir Tablosu ve Bilanço hesapları ile mutabık olması gerektiğini,
-Ortaklara borçlar, ortaklardan alacaklar gibi ilişkili kişi ve kurumların mizan sayesinde yıldan yıla mali idare tarafından takip edilebileceğini ve bu sayede işletme dışına çıkarılan paraların hesabını sorabileceğini,
-Kasa fazlası, kasa noksanı, stok fazlası, bilanço makyajlaması, cari hesapların açıktan çalıştırılması, hatır çekleri, resmi ve gayr-i resmi muhasebe altında üstelik aynı bilgisayarlarda çift kayıt tutulması gibi piyasada neredeyse mutad hale gelmiş uygulamaların mizan sayesinde deşifre olacağını, bu olayların belgesiz mal/hizmet alış-satışı sayılabileceğini, devletten bilgi ve belge kaçırma, devlete yalan beyanda bulunma gibi suçlarla itham edilebileceğinizi,
biliyor muydunuz?

Kesin mizan bildirimine ilişkin mali idarenin yapmasını beklediğimiz yeni düzenlemeler var. Beklediğimiz yenilikleri şöyle sıralayabiliriz:
1-Kesin Mizan Bildiriminin ana hesap bazında değil, detay hesap bazında istenebilir:Böylece her hesabın altında, borç-alacak çalışan her rakam idare tarafından, önceki dönemden devir-incelenen dönemdeki hareket-sonraki döneme devir şeklinde incelenebilecektir. Bu sayede matrahı etkileyen hesapların izi sürülebilir (örneğin şüpheli alacaklar, kıdem tazminatları, karşılık giderleri, stokların bilanço ile tutarlılığı, amortisman giderlerinin toplamı gibi).
2-Kesin Mizan Bildirimi üçer aylık Geçici Vergi dönemlerinde de istenebilir:Böylece bir çok mükellefin yaptığı gibi üç aylık geçici vergi döneminden sonra geçmişe yönelik kayıt atılmasının önüne geçilmesi planlanabilir.
—–
Kayıt dışı ekonomi ve muhasebe işlemleri ile savaşmak için mali idarenin ‘’elektronik kayıt’’ hazırlığı içinde olduğunu da belirtelim. Hali hazırda banka hesapları üzerinden mükelleflerin nakit hareketlerine ulaşabilen vergi idaresi, bütün muhasebe kayıtlarının internet ortamında yapılmasını isteyebilir. Böylece, atılan her muhasebe kaydı görülecek, düzenlenen her fatura takip edilebilecek, istenildiği anda mükellefin mali tabloları mercek altına alınabilecektir.
Memurun sümenine bir şeyler sıkıştırıp beyannameyi hasıraltı ederiz dönemi dijital ortama geçişle birlikte kapanmıştır diyebiliriz.
Mükelleflerimiz, hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını, gün geçtikçe düzenlemelerin ağırlaştığını ve teknolojik enstrümanların vergi denetiminde ağırlık kazanacağını bilmeli ve bilinçli bir vergi mükellefi olma yolunda alt yapı ve sistem yatırımları dahil olmak üzere bugünden yasal sistemini oturtmalıdır diye düşünüyoruz.

Hoşça bakın zatınıza…

 

Kaynak: muhasebenetwork.com

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir