İşçini dedektif gibi takip eden işveren kıdem tazminatı ödemez

Yargıtay son verdiği kararla birlikte 15 Yıl 3600 gün ile ilgili SGK emekli olabilir yazısı alarak ,işverenden kıdem tazminatı almış işçinin bunu sadece iş değiştirme amacı ile yaptığına karar veren Yargıtay işçinin aldığı kıdem tazminatını işverene geri verilmesine hükmetti.

kidem-tazminati

İşveren bu konuda nasıl bir yol izlemiştir.

Sağlık çalışanı olan kişi iş sözleşmesini fesih etmeden önce Sağlık Bakanlığı ile 2 yıl süreli Aile Sağlığı Elemanı olarak sözleşme imzalamıştır.

Daha sonra işverene SGK almış olduğu 15 yıl 3600 gün yazısı üzerine ,işverene dilekçe yazarak Kıdem Tazminatının ödenerek iş akdini sonlandıracağını bildirmiştir.

İşveren çalışanın o aya ait maaşını ve diğer haklarını ödemiş,kıdem tazminatını ödememiştir.

Bunun üzerine çalışan işvereni İş Mahkemesinde dava ederek,kıdem tazminatı alacağını istemiştir.

Davalı işveren ,yerel mahkemenin tazminatın ödenmesine karar vermesi üzerine temyize taşıması ile birlikte Yargıtay bu konuda aşağıdaki gerekçeler dikkate alınarak işveren lehine hüküm kurmuştur.

Davayı inceleyen Yargıtay 9.Hukuk Dairesi konuyu değerlendirmesinde;

Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca “herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” Objektif iyi niyet olarak da tanımlanan ve dürüstlük kuralını düzenleyen madde, bütün hakların kullanılmasında dürüstlük kuralı çerçevesinde hareket edileceğini ve bir kimsenin başkasını zararlandırmak ya da güç duruma sokmak amacıyla haklarını kötüye kullanılmasını yasanın korumayacağını belirtmiştir. Bu nedenle iş ilişkisinde de fesih hakkını kullanan tarafın bu kurala dikkat etmesi gerekir. Kaldı ki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun fesih hakkını düzenleyen 435. maddesinde bu kuraldan açıkça söz etmektedir.

Yargıtay konuya hem Medeni Kanun hem de Borçlar Kanunu göz önüne almıştır.

4857 sayılı Kanun 23’üncü maddesi ile birlikte işçi ve yeni işvereninde sorumluluğunu dile getirmiştir.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 23. Maddesinde açıkça “Süresi belirli olan veya olmayan sürekli iş sözleşmesi ile bir işverenin işine girmiş olan işçinin, sözleşme süresinin bitmesinden önce yahut bildirim süresine uymaksızın işini bırakıp başka bir işverenin işine girer ve bu nedenle iş sözleşmesini feshederse doğrudan, yeni işverenin de bazı koşullarda işçi ile birlikte sorumlu olacağı” açıkça düzenlenmiştir.

Bu durum karşısında işçisini dedektif gibi takip eden işveren iş akdini fesih öncesi,işçisi bir başka işverenle de bu fesih öncesi iş akdi imzalaması artık 15 yıl 3600 yazısı ile Kıdem Tazminatı alma yazısının Medeni Hukukun 2’inci maddesi ile hakkın açıkça kötüye kullanmak olarak,dürüstlük kuralına uymamak olarak yorumlanıyor.

İşçi yasal koşullara sahip olmasına rağmen, önce iş bulmuş ve sözleşme imzalamış, daha sonra ise iş sözleşmesini yaş hariç emeklilik koşullarını taşıdığı gerekçesi ile feshetmiştir. Davacı işçi Medeni Kanunu’nun 2. Maddesi ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 23. Maddesi düzenlemesi karşısında fesih hakkını dürüstlük kuralına uygun kullanmamıştır. Davacının iş akdini yeni bir iş bulup, iş sözleşmesi imzalaması üzerine sona erdirdiği açıktır. Hakkın kötüye kullanımını hukuk korumamalıdır.

T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2013/11223 Karar No. 2015/9012 Tarihi: 04.03.2015

YAŞIN DIŞINDA YAŞLILIK AYLIĞI ALMAK İÇİN GEREKLİ KOŞULLARI TAŞIDIĞI İÇİN FESİH FESİHTEN ÖNCE İŞÇİNİN BİR BAŞKA YERDE İŞ BULUP SONRA FESHE BAŞVURMASININ HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASI NİTELİĞİNDE OLDUĞU KIDEM TAZMİNATI ALAMAYACAĞI

ÖZETİ

Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca “herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” Objektif iyiniyet olarak da tanımlanan ve dürüstlük kuralını düzenleyen madde, bütün hakların kullanılmasında dürüstlük kuralı çerçevesinde hareket edileceğini ve bir kimsenin başkasını zararlandırmak ya da güç duruma sokmak amacıyla haklarını kötüye kullanılmasını yasanın korumayacağını belirtmiştir. Bu nedenle iş ilişkisinde de fesih hakkını kullanan tarafın bu kurala dikkat etmesi gerekir. Kaldı ki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun fesih hakkını düzenleyen 435. maddesinde bu kuraldan açıkça söz etmektedir. Diğer taraftan 4857 sayılı İş Kanunu’nun 23. Maddesinde açıkça “Süresi belirli olan veya olmayan sürekli iş sözleşmesi ile bir işverenin işine girmiş olan işçinin, sözleşme süresinin bitmesinden önce yahut bildirim süresine uymaksızın işini bırakıp başka bir işverenin işine girer ve bu nedenle iş sözleşmesini feshederse doğrudan, yeni işverenin de bazı koşullarda işçi ile birlikte sorumlu olacağı” açıkça düzenlenmiştir. Somut uyuşmazlıkta davacı işçi yasal koşullara sahip olmasına rağmen, önce iş bulmuş ve sözleşme imzalamış, daha sonra ise iş sözleşmesini yaş hariç emeklilik koşullarını taşıdığı gerekçesi ile feshetmiştir. Davacı işçi Medeni Kanunu’nun 2. Maddesi ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 23. Maddesi düzenlemesi karşısında fesih hakkını dürüstlük kuralına uygun kullanmamıştır. Davacının iş akdini yeni bir iş bulup, iş sözleşmesi imzalaması üzerine sona erdirdiği açıktır. Hakkın kötüye kullanımını hukuk korumamalıdır. Bu nedenle davacının kıdem tazminatı isteğinin reddi yerine yazılı gerekçe ile kabulü hatalıdır.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 04/03/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay konuyu tetkik ettiğinde ”Hakkın kötüye kullanımını hukuk korumamalıdır” yola çıkarak son noktayı koymuştur.

 

Kaynak: Muhasebe Network

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir